17 Aralık 2011 Cumartesi

Animatörlerin Tercihi: En İyi 150 Animasyon (131-140)

131. Praise be to Small Ills (1973, Tadanari Okamoto)
 
132. Mononoke-hime / Princess Mononoke (1997, Hayao Miyazaki)
 
133. Asparagus (1979, Suzan Pitt)
 
134. Alì Babà (1970, Giulio Giannini, Emanuele Luzzati)
 
135. Walking (1969, Ryan Larkin)
 
136. 8 Man (1963-4 Haruyuki Kawajima) (tv series)
 
137. Canon (1964, Norman McLaren)
 
138. Porco Rosso (1992, Hayao Miyazaki)
 
139. Au Fou! (1968, Yoji Kuri)
Japon bağımsız animasyonunun önemli yönetmenlerinden Yoji Kuri'nin 1968 yılından bir kara mizah örneği.

140. Žvahlav aneb šatičky slaměného Huberta / Jabberwocky (1971, Jan Švankmajer) 
Jabberwocky (kelime anlamı "saçma, zırva"), Lewis Carroll'un Alice Harikalar Diyarında'nın devamı niteliğinde olan 1872 tarihli Through the Looking-Glass romanında yer alan bir saçma-şiir. Usta Çek animatör Jan Svankmajer'in uyarlaması ise izleyici açısından oldukça talepkâr. 1971 tarihli filmin arka planda Lewis Carroll'un şiiri okunurken, ön tarafta izleyicinin hayal gücünü oldukça zorlayacak sahneler uçuşuyor. Şiirle ilgili bilgileri burada, şiirin orijinalini burada, Ejdercenkname olarak Nihal Yeğinobalı tarafından yapılan çevirisini burada bulabilirsiniz.

11 Aralık 2011 Pazar

Animatörlerin Tercihi: En İyi 150 Animasyon (141-150)

141. Spacy (1981, Takashi Ito)
700 fotoğrafın çeşitli kombinasyonlarla yerleştirilip stop-motion tekniğiyle filme alınmasıyla, sonsuz bir döngü içinde üç boyutta dolaşma hissi yaratan ilginç bir deneysel animasyon. Kyoto Sanat ve Tasarım Üniversitesi'nde doçent olan Japon sanatçı Takashi Ito'nun filmi. Günümüz itibariyle çok etkileyici gelmeyebilir, ama yapıldığı dönemde ilgiyle karşılanmıştı. Filmi buradan izleyebilirsiniz.

142. L'Ange / The Angel (1982, Patrick Bokanowski) 
Fransız animatör Patrick Bockanowski'nin 70 dakikalık deneysel çalışması. Filmden kısa bir bölümü buradan izleyebilirsiniz.

143. Frog With Guts! (1974, Eiji Okabe, Tadao Nagahama) 
(Eklenecek)

144. The Big Snit (1985, Richard Condie) 
1986 yılında en iyi kısa animasyon filmi dalında Oscar adaylığı olan The Big Snit, Scrabble oynarken tartışmaya başlayan bir çiftin öyküsünü konu alıyor. Kedileri, televizyonlarının elektrik kablosunu çiğnediğinden, dünyada nükleer savaş çıktığından habersizdirler. Çeşitli festival ve yarışmalarda tam 17 ödül kazanma başarısını gösteren, National Film Board of Canada (NFB) prodüksiyonu filmin yönetmeni, "tufah ve çılgın" olarak tanımlanabilecek tarzıyla Richard Condie. 1993'te hazırlanan en iyi 50 çizgi film listesinde de 25. sıraya layık görülmüş.

145. Magical Maestro (1952, Tex Avery) 
Ünlü Amerikalı animatör Tex Avery'nin yönettiği Magical Maestro, opera şarkıcısı bir buldog olan Poochini'nin öyküsünü anlatıyor. Poochini'nin konserinin açılışında gösteri yapmak üzere iş isteyip reddedilen bir sihirbaz, Poochini sahnedeyken bir şekilde orkestra yöneticisinin yerine geçip sihirli değneğiyle Poochini'yi kılıktan kılığa sokuyor. 1908 - 1980 yılları arasında yaşayan, Holywood animasyonun altın çağında MGM ve Warner Bros stüdyolarında birçok filme imza atan yönetmen Tex Avery, aralarında Bugs Bunny ve Daffy Duck'ın da bulunduğu birçok çizgi karakterin yaratıcısı olarak tanınıyor.

146. Memories (1995. Morimoto Koji, Okamura Tensai, Otomo Katsuhiro) 
Memories, yönetmenliğini Morimoto Koji, Okamura Tensai ve Otomo Katsuhiro'nun yaptığı üç bağımsız bilim-kurgu öyküsünden oluşan 1995 yapımı bir anime/manga. Magnetic Rose isimli ilk öyküde, üç uzay gezgini, bir kadının anılarından oluşan bir dünya içeren terkedilmiş bir uzay gemisine çekilir. Stink Bomb öyküsünde genç bir asistan yanlışlıkla kendini Tokyo'ya çevrilmiş bir biyolojik insan bombasına dönüştürür. Cannon Fodder isimli son bölüm ise, tek amacı görünmeyen bir düşmana top fırlatmak olan bir şehrin bir gününü tasvir eder. Son bölümün yönetmeni Otomo Katsuhiro aynı zamanda serinin de yazarı.

147. The Mochimochi Tree (1972, Tadanari Okamoto) 
(Eklenecek)

148. Yakult "Miru-Miru" commercial (1979, PMBB) 
Bir süt ürünü reklam filmi.

149. Peter Gabriel's "Sledgehammer" (1986, Brothers Quay)
Dev progressive rock gruplarından Genesis'in kurucusu, solisti ve flütçüsü olarak yıldızı parlamış Peter Gabriel'in 1986 tarihli  çalışması Sledgehammer'in müzik videosu. Videonun yönetmeni Stephen R. Jackson, ama animasyon yönünden büyük emek Quay kardeşlerin. Tam dokuz dalda MTV Video Müzik Ödülü kazanan klibin (2011 itibariyle rekor) çekimleri için Peter Gabriel 16 saat boyunca cam plakların arkasında uzanıp videonun kare kare çekilmesine yardımcı olmuş. Klibin bazı kısımları ise Wallace ve Gromit serisiyle tanınan Aardman Animations'dan Nick Park tarafından çekilmiş. Klip aynı zamanda MTV tarihinin en çok çalınan müzik videosu.

150. Kanikuly Bonifatsiya / Boniface's Vacation (1965, Fyodor Khitruk)
Çek yazar Milos Macourek'in masalından uyarlanan bu kısa animasyon, tatillerinde Afrika'daki büyükannesini ziyarete giden kibar bir sirk aslanını konu alıyor. Tatilinde balık avlama hayalleri kuran kibar aslan, sonunda kendini Afrika'daki çocuklara sirk gösterileri yaparken buluyor. 1938 yılında Sovyetler Birliği'nin meşhur animasyon stüdyosu Soyuzmultfilm'de çalışmaya başlayan yönetmen Fyodor Khitruk'un ilk filmi The Story of a Crime, Sovyet animasyon sanatının rönesansının başlangıcı olarak kabul ediliyor. Fyodor Khitruk, üç adet de Winnie the Pooh'un Sovyet uyarlaması Vinni-Pukh kısa animasyonu çekmiş.

Animatörlerin Tercihi: En İyi 150 Animasyon

Biz onların yarattıkları eserleri büyük bir hayranlıkla izliyoruz. Peki, acaba onlar hangi filmlerden esinleniyor? Hayatlarını animasyona adamış sanatçılar, hangi eserleri bu sanatın mihenk taşları olarak görüyor?

2003 yılında Tokyo'da düzenlenen Laputa Animasyon Festivali'nde, 140 animasyon sanatçısı ve film eleştirmenine, en sevdikleri 20 animasyon filmi veya dizisi soruldu. Bu seçimler daha sonra ağırlıklı puanlara göre birleştirilerek, 150 filmlik bir liste oluşturuldu.

Önümüzdeki haftalar, belki aylar boyunca, bu animasyonların çok büyük bir kısmını bu sayfalardan izleme fırsatı bulacaksınız. Filmler ve yönetmenleri hakkındaki bilgiler de mümkün olduğunca paylaşılacak. Animasyonların tamamına ve filmleri izlemek için gereken bağlantılara ulaşmak için Animatörlerin Tercihi: En İyi 150 Animasyon sayfasını ziyaret edebilirsiniz. Animasyona gönül verenlere keyifli yolculuklar!

12 Ekim 2011 Çarşamba

Yuval ve Merav Nathan

Yuval ve Merav Nathan, Grammy ödülü adaylıkları olan üç çocuklu bir çift. İkili, aralarında Grammy müzik videosu adaylığı olan "Her Morning Elegance" ve 2011 Annecy Uluslararası Film Festivali'nde gösterilen "Lose This Child" başta olmak üzere, pek çok güzel animasyona imza atmış. 

"2006 yılında işlerimizden ayrılıp, güçlerimizi birleştirip, yeni bir şeyler yaratmaya karar verdik. Öteden beri hayalimiz olan stop-motion tekniğini uygulamak istiyorduk. Aynı dönemlerde, geleneksel stop-motion animasyona yenilikçi bir bakış açısı getiren PES'i keşfettik. İlk deneyim olarak, Eatliz grubunun Attractive isimli parçası için bir video klip hazırladık. İkimiz de kendi alanlarımızdaki güçlerimizi ve deneyimlerimizi ortaya koyduk. Gerçek objelerle stop-motion üzerine fazla bir deneyimimiz yoktu ve sonuçta bu klibin büyük bir kısmını bilgisayar destekli halletmiş olduk ama bizim için ufukta yeni bir pencere açılmış oldu."


Yuval ve Merav Nathan, kumsalda 52 günlük yoğun bir çalışmanın ürünü olan müzik animasyonu "Lose This Child" için şunları söylüyor:

"Stop-motion dünyasında gözleriniz sürekli işe yarar malzeme arar. Yazda vaktimizin önemli bir kısmını sahilde geçirdiğimiz için, kumla animasyon yapma fikri doğallığında baş gösterdi. Uzun zamandır denizden çıkan kumdan yapılmış bir kaplumbağa fikrimiz vardı ve bu proje için biçilmiş kaftan bir malzemeydi. Gezegenimizdeki hayatın kaynağı olan deniz, hepimiz yok olduktan sonra da burada olacaktır."





7 Ekim 2011 Cuma

Sinna Mann / Angry Man / Öfkeli Adam (2009)

"Öfkeli adam", Gro Dahle ve Svein Nyhus'un kitabından uyarlanan bir ev içi şiddet öyküsü.

Uzun zamandır sadece eğlendirmeyen, işe yarar bir animasyon yapmak isteyen yönetmen Anita Killi, daha önce başka bir kitabı vesilesiyle tanıştığı yazar Gro Dahle'nin kendisini "Sinna Mann" isimli eseriyle tanıştırmasıyla aradığı öyküyü bulduğuna karar verir. Daha kitap yayınlanmadığı için filmdeki karakterler daha ziyade Dahle ve çizer eşi Svein Nyhus'un "World Without Corners" kitabından esinlenerek yaratılır.

Filmin prodüksiyonu için tam bir yıl kapı kapı kaynak arayan yönetmen, Norveç Film Enstitüsü'nden aldığı destekle sonunda işe koyulur ve tam 27 ay süren zorlu bir yapım sürecinden sonra filme hayat verir. Cut-out tarzındaki animasyonuyla katıldığı festivallerde çok büyük ilgiyle karşılanıp ödüllere boğulan film, 2011 Oscar'ı için de adı geçen filmler arasında yer alır.

1968'de Stavanger'de doğan animatör/yönetmen Anita Killi, Oslo'daki State Art okulundan sonra Volda üniversitesinde animasyon lisansı yaptı ve 1996 yılında mezun oldu. Trollfilm AS isimli kendi stüdyosunu kuran Killi, çeşitli kısa film, reklam ve canlandırmalı belgesellere imzasını koydu.

Filmin öyküsü, yapım aşamaları, ödülleri ve prodüksiyon ekibi ile ilgili son derece detaylı bilgilere, stüdyonun web sayfalarından ulaşabilirsiniz.

20 Ağustos 2011 Cumartesi

Franz Kafka ve Kısa Animasyon Filmleri

Franz Kafka (3 Temmuz 1883’de Prag’da doğdu; 3 Haziran 1924’de Kierling’de öldü) Yahudi bir tüccar aileden gelen, Almancaya da hâkim olan bir yazardı. Kafka’nın en önemli eserlerini, üç romanının (Dava, Şato ve Kayıp) yanı sıra; ortaya koyduğu birçok hikâyeleri oluşturuyor.

Kafka’nın eserlerinin büyük bölümü ancak Kafka’nın ölümünden sonra meslektaşı ve yakın arkadaşı Max Brod tarafından yayımlandı ve bu eserler 20. yüzyılda dünya edebiyatında kalıcı bir etki bıraktı.

1933 - 1945 yılları arasında Kafka da tıpkı diğer bütün saygın Yahudi yazarlar gibi yasaklanan yazarlar arasındaydı. Hatta Kafka, Nazi döneminde yasaklanan yazarların başında geliyordu. Eserleri yakılacak kitapların arasındaydı.

(Alıntı: Vikipedi. Devamı için: Vikipedi'de Franz Kafka)

Caroline Leaf - The Metamorphosis of Mr. Samsa (1977) 
Gregor samsa bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendisini yatağında dev bir böceğe dönüşmüş olarak buldu. Zırh gibi sertleşmiş sırtının üstünde yatmaktaydı ve başını biraz kaldırdığında bir kubbe gibi şişmiş, kahverengi, sertleşen kısımların oluşturduğu yay biçimi çizgilerle parsellere ayrılmış karnını görüyordu; karnının tepesindeki yorgan neredeyse tümüyle yere düşmek üzereydi ve tutunabileceği hiçbir nokta kalmamış gibiydi. Gövdesinin çapıyla karşılaştırıldığında acınası incelikteki çok sayıda bacak, gözlerinin önünde çaresizlik içerisinde, parıltılar saçarak sallanıp durmaktaydı. (Die Verwandlung - Dönüşüm)

Özlem Akın - Gemeinschaft (2008)
Biz beş arkadaşız; bir gün peş peşe evin birinden dışarı çıktık; ilk çıkan kapının yanında durdu, ardından ikinci çıktı, daha doğrusu bir civa topağı gibi kaydı ve ikincinin yanında yerini aldı, sonra üçüncü, dördüncü ve beşinci çıktı. Sonunda hepimiz bir hizada durduk. İnsanlar bizi fark etmeye başladılar; bizi gösterip "Şu beşi o evden çıktılar," dediler. O zamandan beri birlikte yaşıyoruz; eğer bir altıncı sürekli aramıza katılmaya çalışıyor olmasaydı huzur içinde yaşayacaktık. Bize bir kötülük etmiyor, ama sinirimizi bozuyor ve bu da yeterince kötü; neden istenmediği yere girmeye çalışıyor? Onu tanımıyoruz ve aramıza katılmasını istemiyoruz. Bir zamanlar, elbette, biz beşimiz de birbirimizi tanımıyorduk, hâlâ da birbirimizi tanıdığımız söylenemez, ama beşimiz için caiz ve hoşgörülebilir olan o altıncı için caiz ve hoşgörülebilir değil. Her hâlükârda, biz beş kişiyiz ve altı kişi olmak istemiyoruz. Ve zaten sürekli birlikte olmanın anlamı nedir ki? Bunun beşimiz için de bir anlamı yok, ama işte biz bir aradayız ve bir arada kalacağız; öte yandan, tecrübelerimize dayanarak, yeni bir kaynaşma istemiyoruz. Ama bunu altıncıya nasıl açıklayacaksın? Uzun açıklamalar onu neredeyse aramıza almamızla sonuçlanacaktı, o yüzden açıklama yapmamayı ve onu aramıza almamayı tercih ediyoruz. Suratını nasıl asarsa assın onu dirseklerimizle itiyoruz, ama ne kadar itersek itelim geri geliyor. (Gemeinschaft)


Tom Gibbons - The Hunger Artist (2002)
Zamanında sanatına bütün halkın büyük ilgi gösterdiği bir açlık sanatçısı yaşamaktadır. Kafesinde ona olan ilgi günden güne artmaktadır, çünkü aç kaldığı gün sayısı uzadıkça halkın ona olan ilgisi ve merakı da artmaktadır. Fakat onun için aç kalmak “Dünyanın en kolay işidir”. Fakat insanların ona inanmamaları ona acı vermektedir, insanlar açlık sanatçısının kimse görmeden yemek yediğini düşünmektedirler. Aradan geçen on dört günün ardından bu duruma son vermesini gerektiğini düşünürler ve kafesi açıp ona yemek verirler. Açlık sanatçısı kendisini tamamen yanlış anlaşılmış hisseder ve daha uzun bir süre daha aç kalabileceğini bilir. Bu durumdan hiç de memnun değildir. Fakat devran dönmüştür artık, açlık sanatçısı eskisi gibi ilgi görmemektedir. Kendini tıpkı diğerleri gibi her tarafı samanlarla dolu bir sirkin kafesinde, etrafında hayvanlarla bulur. Burada da açlığa devam etmektedir, izleyiciler ise hiç mi hiç ilgi göstermemektedir artık. Günün birinde sirkin çalışanları onu samanların altında neredeyse açlıktan eriyip bitmiş halde bulurlar. Ölmek üzereyken artık son sözleri şöyledir: “Başka türlü olamazdı, sizin yedikleriniz benim hiç hoşuma gitmiyordu, eğer hoşuma gitseydi, tıpkı sizler gibi tıka basa karnımı doyururdum”. Öldükten sonra samanlarla birlikte gömülmüştür. Daha önce açlık sanatçısının bulunduğu kafese genç bir panter konmuştur, onun yerini artık bu genç panter almıştır. Eskiden açlık sanatçısına gösterilen ilgi artık panterin üzerindedir. (Ein Hungerkünstler - Açlık Sanatçısı)


Piotr Dumala - Franz Kafka (1992)
Gregor, koltukla birlikte ağır ağır kapıya doğru sürüklendi, oraya varınca koltuğu bıraktı, kendini kapıya doğru attı, tutunarak dik durdu – minik ayaklarının tabanlarında biraz yapışkan madde vardı; bulunduğu yerde, harcadığı onca çabanın ardından biraz dinlendi. Ama sonra hemen kilitteki anahtarı ağzıyla çevirmeye koyuldu. Ancak görünüşe bakılırsa ağzı, ne yazık ki normal dişlerden yoksundu -, dişleri olmayınca da anahtarı neyle tutacaktı? – buna karşılık çeneleri, doğal olarak çok güçlüydü; onların yardımıyla anahtarı gerçekten de harekete geçirdi ve bu arada, her ne kadar aldırmadıysa da, kendine zarar verdiği kesindi, çünkü ağzından gelen kahverengi bir sıvı, anahtarın üstünden akıp yere damlamaya başlamıştı. “Dinleyin,” dedi yandaki odada bulunan Müdür Bey, “anahtarı çeviriyor.” Bunu duymak, Gregor’u çok yüreklendirdi; ama aslında ona herkesin seslenmesi gerekirdi, annesiyle babası da: ‘Haydi, Gregor!’ diye bağırmalıydılar, ‘sakın bırakma, hep kilide doğru bastır!’ Ve Gregor, çabalarını herkesin büyük bir coşkuyla izlediğini düşünerek, kendinden geçmişçesine var gücüyle anahtarı ısırmaktaydı. Anahtarın dönüşü ilerledikçe, o da kilidin çevresinde dans eder gibi hareketler yapıyordu; şimdi artık kendini yalnızca ağzıyla dik tutuyordu ve duruma göre ya anahtara asılıyor, ya da gövdesinin tüm ağırlığıyla üstüne abanıyordu. Sonunda açılabilen kilidin çıkardığı ses, Gregor’u tam anlamıyla kendine getirdi. Derin bir soluk alarak; ‘Çilingirsiz yaptım bu işi,’ diye söylendi ve kapıyı tamamen açmak için başını tokmağa dayadı. (Die Verwandlung - Dönüşüm)

Koji Yamamura - Franz Kafka's A Country Doctor (2007)
Yaşlı köy hekimi o gece ağır bir hastayı iyileştirmesi için çağırılır. Doktor kendi atlarının soğuktan öldüğünü görür ve hizmetçisi Rosa’dan ödünç bir at bulmasını ister. Rosa bir süre sonra eve döner, fakat ödünç at bulamamıştır; doktor da bu sırada boş sandığı domuz ahırına girer, umulmadık bir şekilde ahırda sağlam iki at ve tanımadığı bir adamla karşılaşır, adam Rosa’yı görür görmez Rosa’nın üstüne atlar. Adam atları koşar, doktor acilen hastasının yanına gitmek zorundadır; fakat bir taraftan da aklı Rosa’da kalır, adamın niyetinin kötü olduğu çok açıktır. Doktor arabaya atlar ve yola koyulmak üzeredir. Bu sırada Rosa’nın adamdan kurtulmak için hemen eve kaçıp kapıyı kilitlediğini duyar. Kısa sürede doktor, hastanın evine ulaşır; hastanın annesi, babası ve kardeşi doktora aşırı derece ilgi göstermektedir. Şüphesiz ondan hastayı iyileştirmesini istemektedirler; fakat doktor, hastanın durumunu görünce ona yardım edemeyeceğini anlar. Hastanın derin yaraları vardır, durumu umutsuzdur. Bütün bu olayların içinde doktor bir taraftan da Rosa’nın durumunu merak etmektedir. Rosa’yı o adamla yalnız bırakıp, hastaya yardım etmek için gelmekle doğru yapıp yapmadığının iç muhasebesini yapmaktadır. (Ein Landarzt - Bir Köy Hekimi)

3 Ağustos 2011 Çarşamba

Lullabies of the World (2006) - Dünya Ninnileri

Lullabies of the World (Dünya Ninnileri), çeşitli halkların ninnilerinin animasyon haline getirildiği bir proje. Animasyonlar, her bir ninnide anlatılan öykünün temasına göre hazırlanmış. Ninniler, ait oldukları dilde seslendirilmiş. Hem ninni yorumu, hem de animasyon olarak oldukça etkileyici olan Türk ninnisini Türk-Gürcü sanatçı Mircan Kaya seslendirmiş.

Projede, animasyonların yönetmenliğini, cut-out animasyon tarzında ustalaşmış Rus animatör Elizaveta Skvorcova üstlenmiş. Şu ana kadar 20 ninni tamamlanmış, yeni ninniler üzerinde çalışmalar da devam etmekte. Yeni çalışmalarla ilgili bazı tasarımları buradan görebilirsiniz. Tüm dünyada büyük övgüler alan ve ilgi gören proje, çeşitli film festivallerinde birçok kez ödüle layık görülmüş.

Projedeki başlıca katkı sahipleri
Yönetmen: Elizaveta Skvorcova
Fikir ve Yapım: Arsen Gottlieb
Senaryo: Elizaveta Skvorcova, Anna Samojlovich, Vera Plaksina, Georgij Gitis


Ninnilerin üzerini tıklayarak Facebook içinde izleyebilirsiniz. Blog içerisinde sözü geçen tüm filmleri ve daha fazlasını izlemek için, henüz üye olmadıysanız Kısa Film Facebook sayfasına üye olun.

Rus ninnisi
Eskimo ninnisi
Yunan ninnisi
Türk ninnisi
Hint ninnisi
Afrika ninnisi
Fransız ninnisi
Gürcü ninnisi
İspanyol ninnisi
İsveç ninnisi
Bulgar ninnisi
Ermeni ninnisi
Yahudi ninnisi
Japon ninnisi
Macar ninnisi
Moldovya ninnisi
Ukrayna ninnisi
Alman ninnisi
Azeri ninnisi

25 Temmuz 2011 Pazartesi

Katedra (2002)

Bir gezgin, gotik bir katedralin yıkıntılarını ziyaret etmektedir. Katedralin içinde tuhaf heykeller vardır. Gezgin, katedralin ucuna doğru ilerlerken heykeller onu izler. En uca vardığında, güneş doğar, bir uçurumun kenarında durur gezgin.

1976 doğumlu Polonyali animatör Tomasz Bagiński, 2002 tarihli bu ikinci kısa film çalışmasında, yine Polonyalı olan yazar Jacek Dukaj'ın kısa öyküsü The Cathedral üzerine kurmuş senaryosunu. Kendi kendini eğiten bir animatör olan Baginski, sinema ile uğraşmak için mimarlık eğitimini yarıda bırakmış ve Katedra'yı tam üç yılda tamamlamış.

Filmin prodüksiyonu Platige Images tarafından yapılmış. Lokomotifi Tomasz Baginski'nin kısa animasyonları olan, 1998 yılında Varşova, Polonya'da kurulan bu postprodüksiyon stüdyosu, yetenekli Polonyalı animatörlere yeni ufuklar açıyor. Aralarında dünyaca ünlü yönetmen Lars von Trier'in birkaç filmi de olan çeşitli uzun metrajlı filmlere özel efekt olarak katkıda bulunulmuş.

Filmde sergilenen sıradışı görselliğin maddi düzeyde katkısı bir en iyi kısa animasyon Oscar ödülü  adaylığı oldu. Yönetmenin bir sonraki filmi Sztuka Spadania (Fallen Art) ise BAFTA ödülüne layık görüldü ve kısa film severler arasında çok büyük bir ilgi gördü. Yönetmenin (şimdilik) son filmi ise 2009 tarihli The Kinematograph. Tomasz Baginski şu sıralar ilk uzun metrajlı filmi Hardkor 44 üzerinde çalışıyor.



18 Temmuz 2011 Pazartesi

More (1998)

Karanlık, renksiz bir dünyada, bir işçi, mutluluk vaadeden cihazlar üreten bir fabrikada montaj yapmaktadır. Boş zamanlarında daha iyi bir cihaz yaratmak için sürekli çalışmaktadır. Sonunda amacına ulaşmasına ulaşır, ama ne yazık ki bu başarının bir bedeli olacaktır.

Mark Osborne'nun yazıp yönettiği altı dakikalık stop-motion kısa animasyon film olan More, IMAX formatında çekilen ilk kısa film olma özelliğini taşıyor.

Dokuz ay süren zahmetli bir yapım süreci sonucunda hayat bulan film, Oscar adaylığını da içeren büyük bir ilgi ve övgüyle karşılanır. Sınırlı sayıda izleyiciye ulaştıktan sonra üzerindeki ilgi sönen filmin yönetmeni Osborne, filminin sömürüleceği ve izinsiz dağıtılacağından endişelenmesine rağmen, filmi iFilm sitesine yüklemeye karar verir.

Film yüklenir yüklenmez sitedeki en popüler film haline gelir ve bir yıl boyunca bu özelliğini sürdürür. Kısa animasyon severler arasında çok büyük bir ilgi gören More, popüler sinema sitesi IMDB'nin en iyi kısa filmler listesinde de çok uzun bir süre en üstte olmayı da başarır.

Filmin başarısında hiç de azımsanamayacak bir katkı da, kullanılan müzikler. New Order grubunun 1985 tarihli Low-life isimli albümünde yayımlanan Elegia isimli parça, filmin karanlık atmosferiyle şaşırtıcı bir uyum içinde özdeşleşir.

12 Temmuz 2011 Salı

The Danish Poet (2006)

Kendi doğumumuza neden olan zincirleme olayların izini sürebilir miyiz? Varlığımız bir tesadüf mü sadece? Önemsiz gibi görünen şeyler aslında önemli midir?

Danimarkalı şair Kasper Jørgensen ilham peşindedir. Psikiyatrının önerisiyle ünlü yazar Sigrid Undset'le tanışmak üzere Norveç'e gider. Norveç'e varınca bir çiftçinin kızı olan Ingeborg'ü görür ve ona aşık olur. Evlenme teklif eder ama Ingeborg babasının uygun gördüğü bir adamla evlenmek üzeredir. Öykünün devamında, önemsiz gibi görünen bir dizi ayrıntı, bizi anlatıcının hayatının en önemli ayrıntısına götürecektir. Kendi doğumuna!

The Danish Poet (Danimarkalı Şair) filminin Norveçli yönetmeni Torill Kove, hayatınızın en önemli kilometre taşlarının birinde arkanıza bakıp soracağınız "Nasıl oldu da ben kendimi burada buldum?" sorusu üzerine inşa etmiş filmini. Kendi doğumuna yol açan gerçek olaylar zinciri de filmde anlatılan kadar ilginç. Önceleri bu olayları anlatma niyetiyle filme koyulan yönetmen, sonradan filminin fazlasıyla kişisel olduğunu düşünüp kurguyu değiştirmiş.

Bir National Film Board of Canada (NFB) prodüksiyonu olan film, 2007 yılında en iyi kısa animasyon Oscar ödülüne layık görüldü. 1958 Norveç doğumlu Kanadalı yönetmen Torill Kove, 2001 tarihli "Büyükannem Kralın Gömleklerini Ütülerdi" isimli filmiyle de Oscar'a aday gösterilmişti.

27 Haziran 2011 Pazartesi

Jo Jo in the Stars (2003)

Marc Craste, 1986 yılında Nick Cave and the Bad Seeds grubunun The Carny isimli parçasını ilk dinlediğinde, müzikten ve anlatılan hikayeden çok etkilendi parçanın görsel yorumunu yapmak üzere işe koyuldu. Nick Cave ve grubunun da bir ara ilgilendiği ve çeşitli aşamalardan geçen proje, dönüşe dönüşe Jo Jo in the Stars filminde hayat buldu.

Bir trapez sanatçısı olan Jo Jo ve onu uzaktan taparcasına seven, aşkların nadiren mutlu bir sonu olduğunu öğrenen isimsiz bir kahramanın öyküsüdür bu. Karabasanımsı, ama aynı derecede korkutucu bir güzelliğe sahip, siyah beyaz, distopik bir dünya tasviri fonunda yaşanan bir masal.

Hüzünlü bir müzik, harika bir görsellik ve kapkaranlık öyküyü nefis bir şekilde bir potada eriten filmin esin kaynağı olarak David Lynch'in Eraserhead ve Wim Wenders'in Wings of Desire filmlerini sayıyor yönetmen Marc Craste.

On uzun yıl boyu yağdı yağmurlar, ve her geçen yılla birlikte gelenler yavaş yavaş azaldı, dev salonlar bomboş kalana dek. Bir zamanlar şaşırtıcı olan, eğlendirmiyordu artık. Kalabalığı yeniden çekmek için, yeni korku malzemeleri gerekiyordu. Birileri - veya bir şeyler...

12 dakikalık kısa film, 2004 yılında BAFTA en iyi kısa animasyon ödülüne layık görüldü ve aralarında Ankara Uluslararası Film Festivali de olmak üzere 80'in üzerinde festivalde gösterildi. Marc Craste, 2009 yılındaki 24 dakikalık bir sonraki filmi Varmints ile de BAFTA ödülüne aday gösterildi.

26 Haziran 2011 Pazar

Paradise (1984)

1942 Hindistan doğumlu animatör Ishu Patel, 1972 yılında NFB (National Film Board of Canada) bünyesine katılmış ve o zamandan beri Perspectrum, Afterlife, The Bead Game gibi tanınmış filmlerini çekerken çok çeşitli animasyon teknikleri geliştirmiştir. 1984 tarihli 15 dakikalık filmi Paradise için geliştirdiği teknik ise alttan ışıklandırmalı iğne delikleri tekniği.

Nefes kesici bir manzaranın ortasındaki gözkamaştırıcı bir sarayda, rengarenk tüyleriyle bir kuş imparatorunu eğlendirmektedir. Dışardaki kıskanç siyah kuş, saraydaki rakibi kadar arzulanır olmak istemektedir. Ama imparatorun gözdesi olmanın bedelinin altın bir kafeste yaşamak olduğunu görünce, özgürlüğün değerini anlar.

En iyi kısa animasyon Oscar adaylığı ve Annecy festivali Jüri Özel Ödülü dahil birçok ödüle layık görülen filmin müziklerine de küçük bir parantez açmak gerek. James Last'ın unutulmaz bestesi Yalnız Çoban (The Lonely Shepherd), panflüt virtüözü Gheorghe Zamfir'in yorumuyla hayat bularak filmle mükemmel bir biçimde bütünleşmiştir. Bu unutulmaz parça, Once Upon A Time In America ve Kill Bill filmlerinde de kullanılmıştır.


22 Haziran 2011 Çarşamba

Special Delivery (1978)

Bahtsız bir adam, buz tutan verandayı temizlemeyi ihmal edince, buzda kayan postacı boynunu kırar. Postacının cesedini ortadan kaldırmaya çalışırken adamın başına gelmeyen kalmaz. 

Her yıl ya Oscar kazanan, ya da en az aday olan bir film üreten NFB'den (National Film Board of Canada) 1979 Oscar ödülünü kazanan film, "Özel Teslimat". Yirmiye yakın kısa filmi bulunan Kanadalı alaylı animatör John Weldon'a bu filmde yönetmen olarak İngiliz sanatçı Macaulay Eunice eşlik etmiş.

Film baştan aşağı komik sahnelerle dolu. Basit çizgiler, anlatıcının umursuzluğu ve zekice kurgulanan öykü biraraya gelince izlemesi çok eğlenceli bir kısa film ortaya çıkıyor.




18 Haziran 2011 Cumartesi

Strings (1991)

1960 doğumlu Kanadalı kadın yönetmen Wendy Tilby'nin 1991 tarihli Strings filmi, ilginç bir öyküye sahip, aynı zamanda inanılmaz zahmetli bir teknikle kotarılmış bir film. İngilizce'deki pek çok anlamıyla (kablo, bağ, ip, yaylılar) Strings, film için oldukça anlamlı bir isim olmuş. Filmin yapımcısı, kısa film sanatına verdiği büyük destekle tanınan National Film Board of Canada (NFB).

Sulu boya ve cam üzerine gliserin yöntemiyle yapılan film, Aleksandr Petrov'un büyük ustalıkla kullandığı cam üzerine boya tekniğinin bir versiyonu. Cam üzerinde sahnenin ilk karesinin oluşturulup filme alınmasından sonra, cam üzerindeki malzeme yeniden işlenip ikinci kare oluşturulup çekiliyor ve sahne bu şekilde oya gibi işleniyor. Akıcılığın sağlanması için saniyede en az 15 kare oluşturulması gerekliliğini düşünürsek, bir dakika süren bir sahne için bu işlemin 900 kez tekrarlanması gerektiğini hesaplayabiliriz. Harcanan emek gerçekten muazzam. 

Wendy Tilby'nin ikinci filmi olan Strings, 1992 yılında Oscar'a aday gösterilmiş ama Daniel Greaves'in Manipulation filmine kaybetmişti. Tilby, Amanda Forbis ile birlikte yönettikleri 1999 tarihli When The Day Breaks kısa filmi ile de ikinci kez Oscar'a aday gösterilmişti.

14 Haziran 2011 Salı

The Hunger Artist (2002)

Tom Gibbons'un Franz Kafka'nın bir kısa öyküsünden uyarladığı 2002 tarihli filmi "The Hunger Artist", düzenlediğimiz kısa film gecelerinin ilkinde izlediğimiz ve çok beğendiğimiz bir filmdi. Stop-motion tekniğiyle çekilen film, Slamdance ve St. Louis uluslararası film festivallerinde seyirci ve en iyi kısa film ödüllerini kazandı.


Aşağıdaki metin, www.franzkafkatr.com adresinden alınmıştır.

“Açlık Sanatçısı“ Franz Kafka’nın, ilk olarak 1922 yılında “Die neue Rundschau“ adlı dergide yayımlanan hikâyesidir. Hikâye aynı zamanda, 1924 yılında yayımlanan, içinde üç hikâyenin daha bulunduğu kısa hikâyelerden oluşan kitabının da başlığıdır. Bu dört hikâyenin üçünde Franz Kafka, sanatçı yaşamını ironik olarak ele alıp işlemiştir; bu hikâyelerden ikisinde ise hikâye kahramanı olarak sirk figürleri seçilmiştir.

O dönemden önce ve sonra, gerek hokkabazlar gerekse de artistler, edebi eserlerde oldukça fazla görülmektedir. Bunlara örnek olarak Frank Wedekind, Rainer Maria Rilke, Baudelarie, Verlaine gibi isimleri verebiliriz. Metinlerde aslında sanatçıların ve izleyicilerin anlayamadığı acı bir ironi söz konusudur. Sanatçı ızdırap çekerken, izleyiciler geçici bir süreliğine eğlenmektedir. Aslında bu durum Franz Kafka’nın son hikâyesi “Fare Josefine”de de görülmektedir; bu hikâyede de kahraman aslında halkın içinde yaşadığı halde, halktan uzak, tamamen kendi unutulmuşluğu içerisindedir.
 

Zamanında sanatına bütün halkın büyük ilgi gösterdiği bir açlık sanatçısı yaşamaktadır. Kafesinde ona olan ilgi günden güne artmaktadır, çünkü aç kaldığı gün sayısı uzadıkça halkın ona olan ilgisi ve merakı da artmaktadır. Fakat onun için aç kalmak “Dünyanın en kolay işidir”. Fakat insanların ona inanmamaları ona acı vermektedir, insanlar açlık sanatçısının kimse görmeden yemek yediğini düşünmektedirler. Aradan geçen on dört günün ardından bu duruma son vermesini gerektiğini düşünürler ve kafesi açıp ona yemek verirler. Açlık sanatçısı kendisini tamamen yanlış anlaşılmış hisseder ve daha uzun bir süre daha aç kalabileceğini bilir. Bu durumdan hiç de memnun değildir.

Fakat devran dönmüştür artık, açlık sanatçısı eskisi gibi ilgi görmemektedir. Kendini tıpkı diğerleri gibi her tarafı samanlarla dolu bir sirkin kafesinde, etrafında hayvanlarla bulur. Burada da açlığa devam etmektedir, izleyiciler ise hiç mi hiç ilgi göstermemektedir artık.

Günün birinde sirkin çalışanları onu samanların altında neredeyse açlıktan eriyip bitmiş halde bulurlar. Ölmek üzereyken artık son sözleri şöyledir: “Başka türlü olamazdı, sizin yedikleriniz benim hiç hoşuma gitmiyordu, eğer hoşuma gitseydi, tıpkı sizler gibi tıka basa karnımı doyururdum”. Öldükten sonra samanlarla birlikte gömülmüştür. Daha önce açlık sanatçısının bulunduğu kafese genç bir panter konmuştur, onun yerini artık bu genç panter almıştır. Eskiden açlık sanatçısına gösterilen ilgi artık panterin üzerindedir.

13 Haziran 2011 Pazartesi

The Pearce Sisters (2007)

"Bir sevgi, yalnızlık, bağırsak, kan, çıplaklık, şiddet, tütsüleme ve çay hikayesi."

Bir reklam yönetmeni olan Luis Cook'un ilk ticari olmayan filmi olan The Pearce Sisters, başta 2008 BAFTA en iyi kısa animasyon dalında olmak üzere birçok festival ve organizasyonda ödüle değer görülmüş bir film. Filmin arkasında yapımcı olarak ünlü Wallace & Gromit filmlerinin yapımcısı olan Aardman Animations'ı görüyoruz.

İngiliz yazar Mick Jackson'ın bir kısa hikayesinden uyarlanan film, yarattığı benzersiz atmosferle kısa animasyon severlerin gönlünde ayrı bir yere sahip. Bu benzersiz atmosfer, üç boyutlu tasarlanan modellerin iki boyuta indirgenmesi, elle taramaların yapılıp yeniden üç boyuta aktarılması ve birçok bu tarz karmaşık aşamalar sonunda hayat bulmuş. Filmin prodüksiyon notlarında daha detaylı bilgiler mevcut. Short of the Week sitesinin yönetmen Luis Cook'la yaptığı röportajı da buradan okuyabilirsiniz.